Hikayelerim

Hikaye-1-

Faili Meçhul

O gece yine sabaha karşı , gözlerinin altında mor halkalar ve birini daha başarıyla sonuçlandırdığı cinayet dosyasının kapanmasından duyduğu iç huzurla ,yorgun argın,tek başına yaşadığı büyük,sessiz ve soğuk evine geldi Ayhan komiser.

Bütün gece kahve içmekten dolayı direnen göz kapaklarına artık mani olamıyordu. Ayakları onu yatak odasına kadar zar zor getirmişti.
Günlerdir süren cinayet davasını çözmeden evine gelmek istememiş, dairede atıştırdığı tostlarla ve masasında kollarını yastık yaparak uyuduğu kesik ve kısa uykularla idare etmişti. Bu olayı da başarıyla hallettiğine göre artık rahat bir uyku çekebilirdi. Şimdi bu uyku, doyurucu bir yemek sonrası arzulanan tatlı gibiydi.

***
Henüz uykuya dalalı birkaç saat olmuştu ki telefonun tiz sesi duyuldu..Doğrulup, yarı uyanık bir halde yardımcısı Onur’un dediklerini anlamaya çalışıyordu.Bu sefer ki cinayet tüyler ürperticiydi.
Boş bir arazide, diz kapağından kesilmiş tek bir bacak bulunmuştu…
Gerçi Ayhan komiser artık hiçbir şeye şaşırmaz ,aldırmaz olmuştu. Ne de olsa bu meslekte aklın ve vicdanın alamayacağı ne canilikler görmüştü.
***
Telefonu kapatır kapatmaz alelacele bir duş alıp, apar topar evden olay yerine geçti. Olay yeri inceleme, titizlikle çalışıyor, parçalanan cesedin diğer parçalarına ulaşmak için her bir yeri didik didik arıyordu.

Ayhan komiser olanları anlamaya çalışıyordu ama gördüğü manzara buna pek imkân vermiyordu. Ne olmuş olabilirdi burada? Belli ki katil hunharca katlettiği cesedin her bir parçasını ayrı ayrı yerlere bırakmıştı. Üstünden çok da zaman geçmemiş gibi görünen bu kesik bacak kimindi ve ne için, kim ya da kimler tarafından katledilmişti? Diğer parçalar, özellikle de cesedin bir an önce tanınmasına olanak verecek baş kısmı neredeydi? Nerede olabilirdi ???

Bunları düşünürken diğer taraftan da etrafı kolaçan ediyor ve işe yarayacak tüm delillerin tetkik ve analizi için emirler veriyordu.

Çok değil daha birkaç ay önce yine buna benzer seri cinayetler işlenmiş ve parçalanan cesetler ücra bir köyde, içinde küçük bir çocuk ve kadının da yaşadığı evin bahçesine gömülmüştü.

Ayhan Komiser bu kesik bacak cinayetinin de üstesinden başarıyla gelecek tecrübe ve birikime sahipti. Her bir küçük ayrıntıyı atlamadan titizlikle çalışıyor olması, kıvrak zekâsı ve yardımcısı Onur’un da katkılarıyla elbette bu olayı da en kısa sürede sonuçlandırırdı.

***
Olay yerinden ayrılıp kriminale geçtiğinde kesik bacak buraya çoktan ulaşmış ve gerekli ön tetkikler yapılmıştı. Bacak 45–50 yaşlarında bir erkeğe aitti ve kesilen sağ erkek bacağıydı.
Diz kapağından titizlikle kesilmiş ve üstünden henüz birkaç saat geçmişti. Demek ki çok taze bir cinayetti.

Olay yerinde cinayeti aydınlatacak, kayda değer pek de bir şey çıkmamış, bulunamamıştı. Katil ya da katiller ya çok tecrübeli ya da çok zeki olmalıydı. Arkalarında kendilerini ele verecek bir iz bırakmamak için özenli ve dikkatli davranmışlardı.

Ayhan komiser bulunan erkek bacağından elde edilen bulguları, ellerindeki verilerle karşılaştırdıysa da bundan bir şey çıkmadı. Cinayeti çözebilmek için daha çok kanıta ihtiyaç vardı.

Olay yeri inceleme, işini çoktan tamamlayıp bacağın bulunduğu arsayı terk etmişti. Buraya gelen Ayhan komiser, gözden kaçmış olabilecek ve olayı aydınlatabilmesi için işine yarayacak ipuçları aramaya başladı. Bir taraftan da kendince senaryolar yazıyor, olayı kendince kurguluyordu. Katil cinayeti bu arsada işlemiş olamazdı. Öyle olsaydı birçok yerde kan lekeleri olurdu. Belli ki cinayet ya bir evde ya da farklı bir yerde işlenmiş, sonra cesedi ortadan kaldırmak için de parçalanıp farklı noktalara atılmıştı. Cesedin diğer parçaları yine bu civarlarda olabilir, öldürülen kişinin kimliğine ulaşabilmek için fayda sağlayabilirdi. Az ileride akan bir ırmak vardı.

Görevliler ırmak da dâhil tüm civarı didik didik etmiş, fakat ne ceset parçalarına ne de işe yarayacak herhangi bir şeye rastlamamışlardı.

Kayıp başvurularından da bir şey çıkmamış, bulunan tek bir bacakla hiçbir yere varılamamıştı.

Ayhan komiserin şimdiye kadar sonuçlandırmadan kapattığı dosya hiç olmamıştı. Ne yapıp edip bir ipucu bulmalıydı. Bir yerlerde gözden kaçan, işe yarar, dişe dokunur bir şey mutlaka olmalıydı. Ne de olsa kusursuz cinayet yoktu.

Defalarca olay yerine gitmiş, cinayeti tekrar tekrar hayal etmiş fakat yine başa dönmüştü.‘Kesik Bacak Cinayeti’ manşetlere düşmüş, hakkında herkes birşey uydurur olmuştu.

Günlerdir yarım yamalak uykuyla ayakta kalmaya çalışan Ayhan komiser, yardımcısı Onur’un artık bu dosyayı kapatmaları gerektiği telkinine kulak asmıyor, eve gidip dinlenmesini , yatmasını söylemesine aldırış etmiyordu.

Elinin kolunun bağlı olması, bir şey yapamaması onu büsbütün çıldırtıyordu. Uzun bir düşüncenin ardından karar verdi. Son kez olay yerine gidecek, bu kez de bir şey çıkmazsa mecburen Onur’u dinleyip kapatacaktı dosyayı.

***
Olay yerine geleli henüz birkaç dakika olmuştu ki telefonun sesi duyuldu.Arayan Onur’du.Onur’un yüzündeki şaşkınlık ve hayret ifadesi sesine yansıyordu.Tüm olan biteni hızlıca aktardı Ayhan komisere.Bu kez Onur’daki şaşkın ifade komisere geçmiş,bunun yanında bir dosyanın daha aydınlanmasından duyduğu sevinç de eklenmişti yüzüne.

***
Komiser bürosuna geldiğinde, kendisini bekleyen, bu sağ bacağı olmadığı için ayağa kalkmakta zorlanan 45–50 yaşlarındaki adamı, eliyle selamlayıp yerine oturttu.

Adı Ahmet Ağa olan bu adam olanları en başından bir de komisere anlattı.
Köyde yaşayan Ahmet Ağa, birkaç gün önce kangren olan bacağının alınması için hastaneye yatmış ve sağ bacağı kesilmişti.Hastaneden çıkarken bacağı kendisine iade edilen Ahmet Ağa,köye dönerken artık işine yaramayacağını düşündüğü bu bacağı , yolda boş bir arsaya savurup atmıştı.O an nerden bilebilirdi ki bu bacağın başkalarının başına onca iş açacağını,dertsiz başını derde sokacağını..

Sonra olay gazete ve T.V.’lere düşünce bulunan kesik bacağın kendisine ait olabileceğini düşünüp, köyünden kalkıp gelmişti buralara.
Yapılan araştırma ve tetkikler sonucu olayın aynen Ahmet Ağanın anlattığı şekilde cereyan etmiş olduğu anlaşılmış, başta Ayhan Komiser olmak üzere herkes rahat bir nefes almıştı.

***
Yorgun bedenini taşımakta zorlanan Ayhan komiser için şimdi artık günler önce yarım bıraktığı uykusunu tamamlamanın tam sırasıydı..

____________________________________
____________________________________

Hikaye-2-
Bir Umut

-Ne iş yaparsın? Dedi kadın.
-Ben yazarım. Dedi adam ve ekledi mağrur bir ses tonuyla;
-Ya siz?
-Ben de silerim! Dedi kadın pervasızca..

Adam ilk tanışmanın verdiği heyecanı henüz atmıştı ki yudumladığı çay geçmedi kursağından.
Diyecek bir şey de kalmamıştı bu sözün üzerine. Kalkmayı, kadını orada tek başına bırakmak pahasına düşünmeye başladı. Öyle ya o kimdi ki bu bıçkın delikanlıyı yerin dibine sokuyordu..

Yalnızca ‘şeyy’ diyebildi, şaşkın ve kızgın bir ses tonuyla. Ardından kadının gözlerini fark etti. O içinde kaybolunası bir çift denizin maviliğinin tadını çıkartmaya başladı. Küçük sahil lokantası o an sessizleşti. Sadece martılar, vapurlar ve rüzgarın o muhteşem ezgisi..
Sanki tüm kâinatta hayat durmuş, dünya yalnızca bu genç adam için dönüyordu. İkisi de susuyordu. Kadın umursamaz tavrıyla çayını yudumlarken, adam ise kadının gözlerinde boğuluyordu adeta.

*

Az önce kalkıp gitmeyi düşünen adam şimdi zamanı durdurması için yalvarıyordu Allah’a. O an anladı ki yaşamak için savaşmak gerek..
Bir an kendine geldi ve isteksizce aklından sorular geçirmeye başladı. Acaba kadına bu cevabı verdiren neydi? Bu denli güzel bir kadın neden olumsuzluk deryasında liman liman dolaşıyordu?

* * *

Biraz daha konuşursa kadını daha yakından tanıyabileceğini anladı adam ve dolayısıyla kalkmayı çıkardı aklından. Artık çayı daha bir keyifle içmeye ve bir yandan da kadının masmavi gözlerini süzmeye başladı.
Tadına vara vara çekti buz gibi olmuş çayın her yudumunu.

Soğuk havayı ısıtmak için sorular sormalıydı ama çekingenliğinin ve kadının güzelliğinin boğazına attığı düğümlerden kurtulup da iki kelimeyi bir araya getiremedi.
Bi bahane bulup kalkmıştı masadan.
Oysa artık, sonradan adının Melek olduğunu öğrendiği kadınla buluşmak tek hayaliydi adamın..


***
O gün içinde tarifi zor,enteresan bir umut vardı.Onu nerede bulacağını biliyordu.
Zor ettiği gecenin ardından o küçük sahil lokantasında aldı soluğu. Hiçbir şey düşünemez ,duyamaz ,göremez bir haldeydi.Tek isteği onu orda bulmaktı.Bulmak ve konuşmak.Ama ne diyecekti,bunu bile bilmiyordu.

Melek her zamanki oturduğu masada ,önünde çayı ve kitabıyla yine oradaydı işte.Fakat bu defa yalnız değildi.Yanındaki bu genç adam da kimdi?Kim olabilirdi?Hayır olamazdı,şu an karşısında ,birlikte aynı masada oturdukları bu adam küçükken çok iyi anlaştıkları,her kavgada birlikte yer aldıkları,misketlerini paylaştığı, birlikte aynı gazozu yudumladığı,koştuğu , oynadığı çocukluk arkadaşı ‘Yiğit’ olamazdı.

-‘Umuuut…’ diye bir sesle irkildi adam.
Bu ses onun sesiydi .Evet Yiğit’ti bu..

Şimdi cennetle cehennemin en ortasındaydı sanki.Ne bir adım ileri ,ne de geri gidebiliyordu.Kısa bir şaşkınlıktan sonra kendine geldiğinde adımları masaya doğru yaklaşıyordu.

Arkadaşı Yiğit ,Melek ‘e Umut ‘u göstererek;‘İşte sana hep sözünü ettiğim ve yıllardır görüşemediğim çocukluk arkadaşım Umut bu.Allah’ım ne güzel bir tesadüf…’’diye söze başladı. Sonra sohbetin devamı geldi..

*

Bir müddet sonra Melek izin isteyip de aralarından ayrıldığında ,Yiğit arkadaşına dönerek Melek’ten ve ona karşı hissettiklerinden bahsetmeye başlamıştı.
Yalnız sözleri ve anlattıkları çok enteresandı.Bir taraftan onu deli gibi sevdiğini söylüyor,bir taraftan da korkuyordu.Bu ,onu kaybetme korkusu değildi.O’nun varlığı,onla olmak korkutuyordu.Bu korku ‘ölüm’ korkusuydu.Çünkü O’nu ölürcesine seviyor,onun için her şeyi göze alabileceğini söylüyordu.Bunları anlatırken yüzünde gayet ciddi ve korku dolu bir ifade vardı.

Umut arkadaşını dinledikçe en dipsiz kuyulara gömülüyor,bir taraftan da Yiğit’in bu sevgisi karşısında küçülüyor ve Melek’i yalnızca onun hak ettiğine hükmediyordu.

O masada ,o gün karar verdi.Artık arkadaşıyla bir daha asla görüşmeyecek,başlamadan biten bu hikayeyi,Melek’i kalbinde bir yerlere gömecekti.

****
Birkaç ay sonrasıydı .Umut, eline geçen gazetenin üçüncü sayfasında Yiğit’in resmi ile göz göze geldi.Bu bir intihar haberiydi. ’Tek kurşunla hayata veda’ başlığını okuduğunda olduğu yere yığılıp kalmıştı.Kendini toparladığında aklında bin bir soru vardı.

Ne olmuştu,neler olmuştu o birkaç ayda?Ve o gün Yiğit’in anlatmaya çalıştığı şey neydi?Onu bu genç yaşında intihara ne sürüklemiş olabilirdi?Ya da gerçekten intihar mıydı bu ölüm?Cinayet olabilir miydi?Peki ya kim,kimler yapabilirdi ?Ve neden ???

O an aklına Melek’in ilk cümlesi geldi ve irkildi.
’’Ben de silerim’’,demişti.’SİLERİM!’
Bir insanı bu hayattan silmek olabilir miydi bu?Kafası karmakarışıktı ve tüm bu manasız sorulara bir an önce yanıt bulmalıydı.

O’nu,Melek’i nerede bulacağını iyi biliyordu.Evet oradaydı,yine aynı masada..
Bu kez içinde çok esrarengiz duygular barındırıyordu. Aşk,sevgi,korku,merak ,şüphe hepsi birbirine girmişti.

Melek ise sanki onu bekliyor gibiydi.
-Meraba ,dedi Melek ,sessiz ve derinden.
Umut direk lafa girdi;
-Nasıl oldu? Dedi birden.
-En başından anlatmamı ister misin?Dinlemeye hazır mısın ? Diye sordu Melek.

Umut başını salladı,evet der gibi ve sabırsız bir tavırla dinlemeye koyuldu.

-Ben… ,dedi Melek, ben seni, senin beni fark etmenden çok daha önce fark etmiş,tüm yazılarını okumuş ve tüm şiirlerini hatmetmiştim.Yazılarından bu kadar etkilendiğim adamı görmeden duramazdım artık.Seni senden daha iyi tanır olmuştum.Buraya sık sık geldiğini öğrendiğimde ,senin geldiğin saatlere denk getirip ,seni görüyor ve izliyordum.Sonra sen de beni fark etmiştin.Fakat Yiğit’in en yakın arkadaşın olduğunu öğrendiğimde bunu ne sana ne de Yiğit’e diyemedim,diyemezdim.Yiğit’in beni ne kadar çok sevdiğini biliyordum.Ama onunla olamazdım.
Ondan ayrılmak istediğimi söylediğimde bunu yapacağını ,canına kıyacağını düşünemedim.Bu kadarını tahmin edemezdim.Zaten onun en büyük yanılgısı uğrunda ölünecek bir aşk aramasıydı.Oysa aşk uğrunda yaşanılası,birlikte yaşlanılası bir duygudur.Bunu bilemedi..

Şimdi Umut ,ben sana böyle bir aşk sunuyorum.Ve sana ilk tanıştığımız gün de söylediğim gibi ‘silerim’ diyorum ,yani senin uğrunda ,senden başka her şeyi silerim.Bu aşk uğrunda tüm olumsuzlukları ,engelleri,bu aşkı köreltecek her şeyi silerim.
Sen de gel bu aşkı en başından yaz.
Bizim aşkımız öyle tek kurşunla yerle bir olacak bir sevda olmasın.Bir ömür boyu sürecek, uğrunda yaşanılacak , sonsuza dek yaşayacak bir aşk olsun.

Melek sözlerini bitirdiğinde ellerini Umut’un elleri içinde buldu.
Ve o günden sonra Melek ile Umut’un aşkları , u/mutsuz aşklara ve aşıklara bir UMUT oldu...
 ____________________________________

Dipnot: 'Bir Umut' adlı hikayenin , ilk altı pragrafının (giriş kısmının) yazarı olan değerli arkadaşım,kalem üstadı Emre İnan'a , bu hikayenin oluşmasını teşvik ettiği ve böyle bir hikayenin oluşmasında esin kaynağı olduğu için teşekkürlerimi sunuyorum..

______________________________




Hiç yorum yok: