Hakkımda


Ben…Ve Hazan...

Dünyaya gözlerimi açışım ,hazan mevsiminin hüzün kokan Eylül ayıymış..Her bebek gibi ağlayarak ‘merhaba’ demişim bu dünyaya..

Belki de hep bu yüzden hüzne daha yakın oluşum,en mutlu anımda bile kendimi dipsiz kuyularda buluşum,sessizliğin acı çığlığını duyuşum..

Sarıyı sevmeyişim bu yüzden belki de...Belki de derin maviliklerde yol almam bu yüzden...

Sanki mecburen gelmiş gibiydim hayata.Ama madem gelmiştim,madem artık buradaydım,o zaman yaşadığım günü kurtarmalı değil,yaşadığım güne anlam katmalıydım..

Yaşadıkça sordum,sorguladım hep ..Sevaptan günahı,doğrudan yanlışı ayırdım ,ayıkladım ya da aklımca ayıklamaya çalıştım..
Hayatın matematiği farklıymış meğer yaşarken anladım.

Gün geçti ,günler geçti,büyüdüm zamanla.Yavaş yavaş tüketiyordum zamanı akrep ve yelkovanla..
Niyetim,derdim hiçbir zaman tüketerek tükenmek olmadı.Tükenmeden ,yitip gitmeden buralardan ,hep bişiyler yapmak,bişiyler bırakmak istedim kendimden.

Yaşarken hep bişiyler biriktirdim , sustuklarımı biriktirdim bezen ,yüreğimde, beynimde ,belki biraz da cebimde..Eritirken,bitirirken hayat bizi ben gökkuşağının tüm rengini barındırmak istedim,yaymak istedim her yere ,herkese.Kurşuni renkler ağır bassa da çoğu zaman anladım ki renk skalası bizim elimizde.

Ve şimdi içimde birikenler ve kalemimden dökülenlerle buradayım…Evet aylardan Eylül’dü doğumum..Ve ben inatla Eylül’ü seviyorum..Dökülen yapraklarına,esen rüzgarına,sarısına,hüznüne ,tasasına rağmen..

Herkesi her şeyi sevdiğim gibi..










Hiç yorum yok: